Kastamonulu Ustanın Mahareti: Güllü Aş'tan Sarayın Vazgeçilmez Tatlısı Güllaç'a
Kastamonu ve Osmanlı saray mutfağı arasında, tarihin derinliklerine uzanan köklü bir bağ bulunuyor. Bu ilişki, sadece idari bağların ötesine geçerek, lezzetlerin sarayın seçkin sofralarına taşınmasına vesile oldu. Bölgenin sarayla olan bu güçlü bağlantısının somut bir örneği, günümüzde özellikle Ramazan aylarının vazgeçilmezi olan güllaç tatlısının hikayesinde saklı.
Sarayın Gözde Askerleri ve Bir Lezzet Keşfi
Osmanlı saray teşkilatının seçkin askeri sınıfı olan Zülüflü Baltacılar'ın önemli bir kısmının Kastamonu'dan seçilmesi, bölgenin saray nezdindeki itibarını gösteren önemli bir faktördü. Bu durum, Kastamonu ile payitaht arasında sürekli bir insan trafiği ve kültürel etkileşim yaratmıştı. Saray erkanının Anadolu'ya düzenlediği geziler ise yöresel lezzetlerin keşfedilmesi için bir fırsat sunuyordu. İşte, 1489 yılında, II. Bayezid döneminde, Kastamonu'ya gelen saray görevlileri, bu gezilerin bir parçasıydı.
Bir İkramın Kaderi Değiştirmesi: Ali Usta'nın Yükselişi
Kastamonu'ya gelen saray görevlilerine, Kastamonulu bir usta olan Ali Usta tarafından "güllü aş" adını verdiği bir tatlı ikram edildi. Bu özgün ve lezzetli tatlı, saray görevlileri tarafından büyük bir beğeniyle karşılandı. Tatlıyı beğenen görevliler, bu maharetli ustayı da yanlarına alarak İstanbul'a döndüler. Ali Usta, saray mutfağına "tatlıcıbaşı" olarak alındı. Böylece, Kastamonu'da yapılan "güllü aş", Osmanlı saray mutfağının resmi bir parçası haline gelerek "güllaç" adıyla anılmaya başlandı. Hafif yapısı nedeniyle özellikle Ramazan sofralarının baş tacı olan bu tatlı, zamanla tüm ülkeye yayıldı.
Zengin Bir Mutfağın Diğer Önemli Lezzetleri
Güllacın yanı sıra, Kastamonu mutfağı etli ekmek, çekme mantı, banduma, kuyu kebabı ve sahan paçası gibi birçok özgün lezzetle dikkat çekiyor. Bu zengin mutfak kültürü, bölgenin tarihsel ve sosyal bağlamını anlamak açısından önemli ipuçları sunmaya devam ediyor.
Yorumlar
Yorum Yap