Gözden kaçırmayın

Küçükçekmece Sahillerinde Akşam Yürüyüşü: Güzellik ve Riskler İç İçeKüçükçekmece Sahillerinde Akşam Yürüyüşü: Güzellik ve Riskler İç İçe

Kapalıçarşı'da Asırlık Zanaatların Son Temsilcileri Mücadele Ediyor


Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında inşa edilen Kapalıçarşı, yalnızca İstanbul'un değil, dünyanın en eski ve en büyük kapalı çarşılarından biri olarak 560 yıldır ayakta. 4000'e yakın dükkânı ve 61 sokağıyla bir alışveriş merkezinden çok daha fazlası; canlı bir kültür ve zanaat merkezi. Özellikle çarşının kimliğini şekillendiren kuyumculuk sektörü, yüzyıllardır süren "usta

  • çırak" geleneğiyle nesilden nesile aktarılan yüksek sanatların icra edildiği sayısız atölyeye ev sahipliği yapıyor. Ancak küreselleşme, ekonomik dalgalanmalar ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi nedenlerle bu tarihi atölyeler ve zanaatkârlar varlık mücadelesi veriyor.


  • Bir Kuyumculuk İmparatorluğunun Kalbindeki Ustalar


    Kapalıçarşı'da yüzyıllardır süren bilgi aktarımı, UNESCO'nun "Yaşayan İnsan Hazineleri" kriterlerini karşılayan ustalar aracılığıyla devam ediyor. Bu geleneği temsil eden beş önemli usta ve onların temsil ettiği zanaatlar, çarşının ruhunu oluşturuyor.


    Murassa Sanatının Son Temsilcisi: Hraç Arslanyan
    Murassa, değerli bir objeyi kıymetli maden ve taşlarla süsleme sanatı. Bu sanatın son temsilcilerinden Hraç Usta, çocuk yaşta çıraklığa başladığı mesleğinde, kopyacılıktan uzak, kişiye özel tasarımlar üretmeyi prensip edinmiş. Murassa sanatının sınırlarının mücevhere göre daha geniş olduğunu vurgulayan Arslanyan, aynı zamanda Cağaloğlu'ndaki atölyesinde bu geleneği yeni nesillere aktarmak için eğitimler veriyor.


    Metal Üzerine Nakış Gibi İşleyen Sanat: Kalemkârlık ve Berç Melikyan
    Kalemkârlık, metal üzerine ince uçlu kalemlerle desen ve yazı işleme sanatı. Son derece hassas bir el becerisi ve sabır gerektiren bu zanaatın usta ismi Berç Melikyan, 14 yaşında Kapalıçarşı'da başladığı meslek hayatında, 1981'den beri kendi atölyesinde çalışıyor. Melikyan'a göre kalemkârlık, mücevhere estetik ve kişisel bir dokunuş katarak, onu sıradan bir eşyadan sanat eserine dönüştürüyor.


    Geleneği Modernle Buluşturan Tasarımcı: Avedis Kendir
    Sadekârlık, mücevher tasarlama ve üretme sanatı. Ustası Avedis Kendir ise Art Nouveau, Art Deco ve Osmanlı sanat akımlarını harmanlayarak kendine özgü bir tarz geliştirmiş. Geleneksel teknikleri modern bir estetikle birleştiren Kendir, geleneğin yaşayan ve evrilen bir formunu temsil ediyor.


    Çekiç Sesleriyle Şekillenen Gümüş: Nisan Muratoğlu
    Çekiçle gümüş levhayı döverek şekillendirme, geleneksel bir metal işleme tekniği. 67 yıldır Kapalıçarşı'da bu işi yapan Muratoğlu, "İşimi bıraksam ömrüm kısalır" sözleriyle mesleğine olan sevgisini ifade ediyor. Titiz ve temiz işçiliği ile tanınan usta, makineleşmeye karşı direnen el işçiliğinin en saf hallerinden birini sürdürüyor.


    Geleneği Geleceğe Taşıyan Köprü: Güneş Deniz
    Modern takı tasarımcısı Güneş Deniz, Kapalıçarşı'da haftanın her günü atölyelere girerek "alaylı" bir şekilde yetişmiş. Geleneksel üretim tekniklerini çağdaş tasarımlarla sentezleyen Deniz, Kapalıçarşı mirasının geleceğe taşınmasında köprü görevi görüyor.


    Zanaatkar Atölyelerini Tehdit Eden Unsurlar


    Bu köklü geleneğin devamı önünde ciddi engeller bulunuyor. En büyük tehdit, usta

  • çırak zincirinin kopma riski. Yeni neslin bu zanaatlara ilgisinin azalması, çırak bulmayı giderek zorlaştırıyor. Murassa gibi karmaşık sanatların ustalaşması on yıllar aldığı için, bilgi aktarımındaki kesinti zanaatın kaybolması anlamına geliyor.


Ekonomik baskılar da atölyeleri zorluyor. Kiraların yükselmesi, turist profilinin değişmesi, uluslararası markaların rekabeti ve seri üretimin hızı, geleneksel atölyeleri ekonomik olarak sıkıştırıyor.


Geleceğe Taşınan Miras İçin Mücadele


Kapalıçarşı'nın kuyumcu atölyeleri, İstanbul'un tarihsel dokusunun ayrılmaz bir parçası. Bu atölyeler sadece mücevher üretmekle kalmıyor, aynı zamanda bir kültür ve insan yetiştirme ocağı işlevi görüyor. Ustalar ve yeni nesil tasarımcılar, bu köklü geleneği farklı yollarla yaşatmaya çalışıyor. Bu mirasın sürdürülebilmesi, hem bu zanaatkârlara verilecek desteğe hem de toplumun el işçiliğinin ve somut olmayan kültürel mirasın değerini yeniden keşfetmesine bağlı.