Gözden kaçırmayın

Amasya, Tarih ve Doğanın Buluştuğu Kent Olarak Ziyaretçilerini AğırlıyorAmasya, Tarih ve Doğanın Buluştuğu Kent Olarak Ziyaretçilerini Ağırlıyor

Hakkari'nin sarp dağları ve zengin kültürü, binlerce yıldır süren bir geleneği günümüze taşıyor. Cilo Dağları'nın eteklerinde, kadınların elleriyle şekillenen tandır ekmeği, hem bir geçim kaynağı hem de nesilden nesile aktarılan bir kültürel miras olarak varlığını sürdürüyor.


Binlerce Yıllık Tarihin İzlerinde Bir Lezzet
Cilo Dağları, sadece 4135 metrelik zirvesiyle Türkiye'nin ikinci en yüksek dağı olmakla kalmıyor, aynı zamanda binlerce yıllık kaya resimleri ve tarihi savunma hatlarıyla önemli bir kültürel mirası barındırıyor. Bu kadim coğrafyada, tandır ekmeği geleneği de binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Gevaruk Vadisi'ndeki kaya resimlerinden, Osmanlı dönemindeki karakollara uzanan bu tarihi yolculuk, tandır ekmeğinin de hikayesine eşlik ediyor.


Tandır Başındaki Kadınlar ve Zanaatın İncelikleri
Hakkari ve Yüksekova'da haftada 2

  • 3 gün, tandır başında hummalı bir çalışma yaşanıyor. Buğday unu, su, tuz ve mayadan oluşan hamur, 1-2 saat yoğurulduktan sonra 2-3 saat dinlendiriliyor. Toprak veya taştan yapılan tandır, meşe veya kayısı odunuyla yakılıyor. Hamur, ince lavaş şeklinde açılarak tandırın iç duvarlarına yapıştırılıyor ve sadece 5-10 dakikada pişiyor. Bu süreç genellikle 2-3 kadının iş birliğiyle gerçekleşiyor.


Kültürel ve Ekonomik Hayatın Temel Taşı
Tandır ekmeği, Hakkari sofralarının vazgeçilmezi olmasının yanı sıra birçok aile için önemli bir geçim kaynağı. Günlük 1000'den fazla ekmek üretimi yapan tandır fırınları bulunuyor. Katkısız ve doğal malzemelerle yapılan ekmek, sağlıklı olması ve 2 hafta boyunca tazeliğini korumasıyla biliniyor. Bu özellikleri, tandır ekmeğini sadece bir gıda maddesi olmaktan çıkarıp, kültürel bir değere dönüştürüyor.


Nesilden Nesile Aktarılan Bir Miras
Tandır ekmeği yapım geleneği, anneden kıza veya ustadan çırağa aktarılarak yaşatılıyor. Yüksekova'da ağabeylerinden öğrendikleri mesleği sürdüren gençler gibi, yeni kuşaklar da bu kadim zanaatı geleceğe taşımak için çalışıyor. Bu aktarım, sadece bir pişirme tekniğinin değil, aynı zamanda bir kültürün ve dayanışma ruhunun da devamını sağlıyor.